30 Ağustos 2011 Salı

Mutsuzlukları mutluluğa dönüştürebilsek keşke…

Yazasım gelmiyor şu sıralar, nedendir bilmeden elim kaleme gitmiyor..duygularım mantığıma yenik mi düştü, yoksa yaşayarak kazandığımız tecrübeler mi kalbi kapladı..sorarım size hala gözyaşı döken şu gözlerin bulunduğu bedene taş kalp hiç yakışırmıydı?..dünyanın pembe tozları yerini gerçeklere mi bıraktı; daha önce öğrenilmiş olanlarmıydı bizi ayakta tutan, değişen değer yargılarımıydı araya engeller koyan..çelişkilerden nasıl çıkıldığı; zor da olsa bir seçim yapılırken önceliğin hangisinde kaldığı
Hayat aslında o kadar güzel ki acısıyla tatlısıyla.. yaşamdaki acılara bir tecrübe olarak baktığımızda onlar bile mutlu eder mi ki insanı? O ufacık yanlışlar olmasa sonundaki doğrulara ulaşabilir miydik ki..dizlerimizdeki yaralar olmadan koşmayı öğrenmiş olur muyduk?.
Mutluluğu bulabilmek hayatın içinde, istedikten sonra hiç de zor değil aslında.. elimizdekilere sevinsek olmayanları düşünmek yerine; mesela neden gözlerim renkli değil yerine iyi ki gözlerim var diyebilsek.. hep istemek yerine versek bazen de, mesela ilk günaydını biz desek, ilk özrü biz dilesek barışmak için haklı olduğumuzda bile..

Mutsuzlukları mutluluğa dönüştürebilsek keşke…

29 Ağustos 2011 Pazartesi

insanlar taş kalpli mi olmaya başladı yoksa korumak için kalbinin etrafını kaplamaya mı...


gözyaşı gönderiyorum içindeki mutsuzluğu yıkasın, ardından tebessüm getirip mutluluk katsın..
mutluluk ve mutsuzluk içimizde saklı şeylerdir bazen nerede ve kimde olduğu bilinmeyen...